Aslı Kızmaz: Söylediklerim yanlış anlaşıldı lakin kral çıplak arkadaşlar!

Bugün Pudra.com’a AKA’nın kurucusu Aslı Kızmaz’ı konuk ettik. Onunla hem iş hayatını, hem Onedio’lara kadar düşen “stajyerlere maaş vermeme” kıssasını ve bir reddedilme öyküsünden doğup kocaman bir markaya dönüşen AKA’yı konuştuk.

Hareketli, sonuç odaklı ve multifonksiyonel… Aslı Kızmaz, bir güne çok şey sığdıran teşebbüsçü bayanlardan biri. Aslında tüm teşebbüsçü bayanlar onun üzere lakin biz onu, eşi İlker Kızmaz ve başka pek çok yakın oyuncu arkadaşı nedeniyle çok daha sık görüyoruz.

Derken, bir gün trafikteyken hatrı sayılır takipçi kitlesiyle Instagram’da soru-cevap aktifliği yapmaya karar veriyor. Sorulardan biri “Stajyerlere neden para vermiyorsunuz?” oluyor. Bu tuzak soruya ise bugün kendisinin bile “böyle bir karşılığa kim olsa kızar” dediği çeşitte bir karşılık veriyor. “İş öğretiyoruz, ayak işi yaptırmıyoruz. Aka’nın şu anki ana takımının neredeyse stajyerlikten beri bizimle olanlar. Okulda okurken mesleğinle ilgili bir yerde tecrübe kazanmak paradan daha değerli bence” – Haliyle tenkit oklarının amacı oluyor. Kızmaz, durumu şu biçimde açıklıyor:

“Bu çocuklar geliyor. Maaş mı? Vermiyorum maaş… Ders üzere öğretiyorum ben bu çocuklara” demeye çalışmıştım. Ancak, Türkiye’nin bayan een aktivist avukatlarından biri olan avukatım Hande Kutay da bunu makûs bir formda söz ettiğimi söyledi. Özetle haklıyken haksız durumuna düşme konusunda nitekim çok başarılı olduğumu söyleyebilirim.”

Evet, bu sıkıntıya sonra tekrar değineceğiz. Fakat evvel Aslı’yla asıl konuşma nedenimize; bir bayan teşebbüsçü olarak ajansına ve yaptıkları niş hususa dönelim.

“OLDU O VAKİT, BEN KENDİMİNKİNİ KURAYIM!”

Aslı Kızmaz’ın ajansını kurma hikayesi, pek çok başarılı insanın ortak kıssasına; bir reddedilme öyküsüne dayanıyor. Evvel kurumsal hayatta yer alıyor, elbette muhakkak bir vakit sonra yılgınlık geliyor. Sonra ajans dünyasının sevincini görüyor. Orada yer almak istiyor lakin dönüş alamıyor. Bir noktada dönüş alamaması çok iyi çünkü reklam ajansı dünyası gerçeten eğlenceli görünen lakin asla o denli olmayan kuvvetli bir dünya. Birden fazla kez red yiyince de “Oldu o vakit, ben kendiminkini kurayım, en makus ne olabilir ki?” diyerek AKA’yı kuruyor.

Kızmaz, daha evvelki pek çok röportajında da belirttiği üzere, başta bu işe toplumsal etrafı sayesinde yavaş yavaş girmiş. Vakitle; kendine ünlülerin toplumsal medyada nasıl görünecekleri, konuşacakları ve kendilerini dijital ortamda nasıl söz edecekleri ile ilgili niş bir uzmanlık alanı geliştirmiş. Şu anda çok tanıdık bir söz olan itibar idaresi diyebiliriz bunun için. Fakat tam da o denli değil.

Toplumsal medyada prestij idaresi her vakit bahsedilen bir husustu fakat ünlülerin nasıl bir toplumsal medya profili çizeceği, neyi ne kadar ve ne vakit paylaşması gerektiği her vakit meçhul oldu. Daha da kıymetlisi, tüm bunlarla kim ilginlenecekti? Diyelim, menajer yönlendiriyor. E, uygulaması tekrar o şahsa kalıyor. Lakin oyuncunun kendini geliştirmesi gereken öteki alanlar var. Eğitimleri, seti, kendine ayırması, beslenmesi gereken vakit…. Toplumsal medya ise aslında tam vakitli değişik bir iş. İşte Aslı Kızmaz’ın AKA’sı burada devreye giriyor.

“ÖZGE’NİN HESABINDAN GİZLİCE İÇERİK SİLDİĞİM DE OLUYOR”

Selen Serdaroğlu: Merhaba Aslı. Oyuncularla hangi etapları AKA olarak birlikte yönetiyorsunuz?

Aslı Kızmaz: Dediğin üzere iki farklı formda operasyon yürütmek günümüzde imkansız hale geldi. Şu anda iki oyuncumuz var; biri eşim İlker Kızmaz, oburu de Özge Özpirinçci. Özge’nin toplumsal medya hesaplarının şifreleri bende de var. Bazen gizlice girip içerik sildiğim bile oluyor (Bu bir sır). Onun da doğalını ve organikliğini bozmadan ortaklaşa yönetiyoruz.

Bunun dışında AKA MGMT bünyesinde bir kriz idare danışmanımız var. Özel durumlarda toplumsal medya konusunda gerek hukukî gerek beyansal olarak ondan dayanak alıyoruz. Kısaca işimi ünlü idaresi konusunda talihe bırakmıyorum.

“ÜSLUP SORUNU VARSA, ORTALIĞI ATEŞE VERİRİM.”

S.S: Bu işinde seni en çok zorlayan şey ne oldu; markalarla yahut ünlülerle çalışırken?
Aslı Kızmaz: Üslup. Şu an çalıştığımız tüm markalar ve bünyemizdeki isimler bu hususta şahaneler. Çok büyük hengameler verdim, çok büyük paralar kaybettim. Lakin yolumdan da dönmedim. Herkes “iş” yapıyor. Üslubunu bozmadan, âlâ niyet çerçevesinde kızlarımla konuşmaları ve bağlantıda olmaları lazım. Birkaç ihtara karşın birebir halde devam ediyorsa, ortalığı biraz ateşe verip, sakince (!) çalıştığımız markayı ya da kişiyi bırakıyoruz.

S.S: Bir projeyi, bir ismi kabul etmek için dikkat ettiğin üç şey nedir? Neden?
Aslı Kızmaz: Projeyi ayırmıyorum. Örneğin geçtiğimiz yıl torna makinası irtibatı için bile konkura girmişliğimiz var. Bize gelen her proje pahalı. Çok değerli buluyorum. Hepsine de tıpkı formda itinası gösteriyoruz. Lakin isim konusunda benim gücümün tutması, bana işimi yapacak alanı sağlaması en değerli mevzu.

AKA MGMT başkalarına çok benzemiyor. Bizler crerative bir ajans da olduğumuz için isimlere de marka gözüyle bakıyoruz. Stratejiler oluşturuyor, maksatlar koyuyoruz. Özge ile birbirimize devamlı dediğimiz bir laf var; “You do your thing, and I’ll do mine.” (Sen işini yap. Ben de işimi yapayım). Bir de çok fazla isimle çalışmayı sağlıklı bulmuyorum. “Az öz” çalışır.

S.S: Yeni bir proje yaratırken üç temel kuralın nedir? Neden?
Aslı Kızmaz: Bu işi için üç ana kuralım var. Strateji, fark yaratma ve KPI. Bunu şu halde açıklayabilirim.

Strateji gerek. Zira temeli kurmazsan çöker.
Fark yaratmalı/denenmeyeni denemeli. Zira bu türlü olmayınca heyecanım gidiyor.
Mutlaka KPI (Key Performance Indicator)(*) olmalı. Zira ben Challenge severim. Her proje sunumunun sonunda KPI kesinlikle vardır.

“ESKİSİ ÜZERE ROMANTİK DEĞİLİM”

S.S: Mesleğinde seni en çok etkileyen şey nedir? Bir dönüm noktan var mı?
Aslı Kızmaz: Öff çok var, her gün oluyor. Bir hafta evvel sorsaydın öteki bir yanıtım olurdu. Bugünkü Aslı’ya sorarsan 2024 yılı benim dönüm noktam sanırım. Eskisi üzere romantik değilim. Daha farkındayım, daha netim. Daha tavizsizim. Bu sebepten ajans mottosunu bile değiştirdim =) Öncesinde ajansın mottosu “Beybicilik kazanacak”tı. Artık onun yerine “It won’t be pretty” (**) diyoruz.

MALUM SORU: STAJYERLERE MAAŞ VERMİYOR MUSUN?

Selen Serdaroğlu: Evet, malum soru geldi. “Stajyerlerine maaş vermemen” üzerine çok yazıldı çizildi. Evvel “maaş vermiyoruz lakin iş öğretiyoruz” dedin, ayak işi yaptırmadığını, bölüme hazırladığını belirtmek ismine. Fakat sonrasında maaş da vereceğini açıkladın. Bayan istihdamının kıymetinin daima altını çizen bir kadın girişimci olarak bu çeşit bir bahis ile gündeme gelmiş olmak muhtemelen seni üzmüştür. Bu mevzuyu nasıl açıklamak istersin?

Aslı Kızmaz: Konu şu ki üniversitenin zarurî stajı olur. Haftada bazen 1-2 saat gelirler. Bazense 2 haftada bir. Bu, bazen 6 ay sürer fakat saat doldurması gerekir ve ders saatinde gelirler. Esasen okulları sigortalarını ödüyor. Bizde de yolları ve yemekleri ödeniyor. Mevzu kapanıyor. Lakin bu, benim jargonumda “bir şey vermemek” demek. Bu çocuklar gelip, örneğin editörümüz Merve ya da arka yöneticimiz Betül’ün yanına oturuyorlar ve ders üzere izliyorlar. Sonra da birlikte muhabbet ediyoruz, sarılıyoruz, öpüşüyoruz ve meskenlerine gidiyorlar.

SÖYLEDİKLERİM YANLIŞ ANLAŞILDI!

“Şu an AKA’da çalışan kızların %70’i stajyerlikten gelme. Mecburî staj bittikten sonra kimileri çok sevdiğini ve gitmek istemediğini söylüyorlar. “Aramıza beğenilen geldin. Birinci sigortanı da açıyoruz, güzel olsun. Maaşın da bu.” diyorum. Yolunu, yemeğini ve maaşını ödüyorum. Ancak o artık benim için bir stajyer değil, bir AKA kızı. Elhasıl ben sömürü bilmem. Sömüreni de bilmem. Bilmediğimden benim için yapılması gereken zati yapılır. Orada bunu söyleme nedenim de buydu. ‘Bu çocuklar geliyor. Maaş mı? Vermiyorum maaş… Ders üzere öğretiyorum ben bu çocuklara’ demeye çalışmıştım. Ancak, Türkiye’nin en aktivist avukatlarından biri olan avukatım Hande Kutay da bunu berbat bir formda tabir ettiğimi söyledi. Yani haklıyken haksız durumuna düşme konusunda sahiden çok başarılıyım.

Bu nedenle bunun üzerine dört defa daha açıklama yapmak zorunda kaldım. İnsanlara yorumlar yazdım, yanıtlar verdim. Ancak kabul etmediler; “Emek hırsızı” dediler. Üstelik bence bunu diyecekleri son şahısım. Lakin dediler. Hâlâ da diyorlardır. Onlar diyedursun… Kral çıplak arkadaşlar”

S.S: Tamam, bu mevzuyu geçelim. Gelelim kitap sıkıntısına. Şu an da üçüncü kitabın ve bir senaryo projen üzerine çalışıyorsun diye duyduk. Kitap ve senaryo nasıl gidiyor? İlham aldığın muharrirler yahut kitaplar var mı?

Aslı Kızmaz: Üçüncü kitabım şimdilik rafta. Zira ortaya, şu an anlatamayacağım öbür şeyler girdi lakin mutlaka olacak. Yalnızca tam ne vakit, aşikâr değil. Şu anda bir sinema bir de dizi senaryosu üzerine çalışıyorum.

Gelelim bana ilham verenlere… Yazarken kimseden ilham almıyorum. Hatta yazma sürecindeysem o periyotta izlemeyi ve okumayı bırakırım. Hayattaki idolüm ise “Emma Goldman”. Bence dünya tarihindeki en havalı kadın! 🙂

SIRRIM, PES ETMEMEK VE ÇOK ÇALIŞMAK!

S.S.: Mesleğine yeni başlayan ve girişimcilik seyahatine çıkmak isteyen bayanlara neler önerirsin Eğitim, bağlar, her bahiste olabilir. Bahtın devrede olmadığı alanlar neler mesela?

Aslı Kızmaz: Eğitim elbette çok değerli lakin ben Robert Kolej üzere bir kolejden mezun değilim. Bunu da şunun için söylüyorum; Kimse kendini yetersiz görmemeli yahut çok güzel okullarda okumamış olmayı bir mazeret olarak kullanmamalı. Lakin çok çalışmak ve pes etmemek başarımın sırrı.

İNSANLAR HÂLÂ BAŞARISIZ OLMAMI BEKLİYOR!

“Yola birinci çıktığınızda kimseden bir şey beklememek ve tek başınıza olduğunuzu unutmamak gerekiyor. Başarısız olmaktan da korkmamak lazım fakat “başaranlardan biri olacağım” diyerek azmetmelisiniz. Beşerler başarısızlığa daha aşina ve hiç ummadığınız beşerler bile başarısız olmanızı bekliyor. Bu, onlar için çok büyük bir zafer ve bunun için, inanın ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. O denli ki, ben bu işe başlayalı 9 yıl oldu ve şimdi durduklarını görmedim. Fakat kendinizi sevip inandığınız şeyi yapmaya ve çok lakin çok çalışmaya varsanız, olur. İşte bu nedenle bu röportajı okuyanlara tavsiyem:

Çok araştırın.
Çok okuyun
Denemekten hiç vazgeçmeyin!”

S.S. Bayanlara kendi seslerini bulmaları ve güçlü bir halde tabir etmeleri konusunda en değerli üç tavsiyen nedir?

Aslı Kızmaz: Bu soruya her yerde birebir karşılığı veriyorum; “Hepimiz eşit olmadıkça, hiçbirimiz güçlü değiliz”. Sesi çıkmayanlara ses olmak, eşitliğin peşinden koşmamız lazım.

(*) KPI. Temel performans göstergesi
(**) İngilizcedeki “It won’t be pretty” tabiri, bundan sonra olacakların düzgün yahut beğenilen bir tecrübe olmayacağını ima eder. Yani artık işler sarpa sarabilir. Buna hazırlıklı olmak gerekir.

Röportaj için, Pudra.com ismine Aslı Kızmaz’a ve bu röportaj konusunda aracı olan sevgili Karin Şamo’ya çok teşekkür ederim. Umarım en kısa vakitte yepisyeni bir proje vesilesiyle, tekrar görüşme talihimiz olur.